Cinsel Yaşamla İlgili Yanlış İnanışlar (Mitler) Nelerdir?

Cinsel tedavilere başvuran kişilerden, basın organlarından ve zaman zaman yöneltilen çeşitli sorulardan, halk arasında yaygın olduğu kanaatine vardığımız çeşitli yanlış inanışlar şunlardır: 

KADIN-ERKEK ROLLERİ İLE İLGİLİ YANLIŞ İNANIŞLAR: 
Erkekler duygularını belli etmemelidir:

Bu yanlış inanış erkeklerin hem ikili ilişkilerinde hem de cinsel yaşamlarında oldukça engelleyici bir rol oynamaktadır. “Erkekler ağlamaz” miti duygularını açmak, isteklerini söylemek, özellikle de istemediklerini söylemek konusunda erkekleri engellemekte ve ilişki açısından sınırlayıcı olmaktadır.

Başka şeylerde olduğu gibi cinsellikte de başarıya ulaşmak son derece önemlidir:

Bu mit erkeklerin hedefe ve başarıya yönelik yetiştirilişleriyle birlikte etki ederek, cinsel hazzın paylaşımını bir performans konusuna dönüştürmektedir. Başarı odaklı ve cinsel birleşme hedefine yönelik sevişme, cinsel iletişimin zengin paylaşımını sınırlamaktadır. Erkekler kafalarında yaşattıkları jürinin önünde başarmaları gereken bir sınava çıkmış olduklarını varsaydıklarından kaygıları artmaktadır. Olası bir “başarısızlık” erkeklikleriyle ilgili tasarımlarını ciddi ölçüde zedeleyebilmekte ve tesadüfi bir sorun kalıcı olabilmektedir. Cinsel iletişimi başarılı olmak zorunda olduğu bir aktiviteye çeviren erkek, eşinin de cinsel hazzını azaltmaktadır. Cinsel hazzı paylaşmak için değil de, bir şey başarmak derdinde olan biriyle birlikte olmak kadının da hazzını azaltmakta hatta engellemektedir.

Cinsel ilişki isteğini erkek belirtmelidir:

Bu inanış hem cinsel olarak aktif olmak isteyebilecek kadını engellemekte hem de cinsel olarak aktif davranan eşini yadırgayan erkeği etkilemektedir.

Erkekler cinsel ilişkiyi her zaman ister ve buna her zaman hazırdırlar:

Erkeklerin cinsel yaşamlarına bir yük getiren ve cinsel yaşamlarını çarpıtan bu yanlış inanış, erkeği cinsel ilişkiyi istemediği durumlarda zorlamakta, istese de istemese de cinsel ilişkiye girmeye çalışmaktadır. Belki bundan daha önemli olarak kadın erkek ilişkilerini ve arkadaşlıklarını bozmaktadır. Bu inanışla kadınlar kendilerine yakınlaşan her erkeğin her zaman cinsel ilişki talebiyle yakınlaştığını sanmakta, erkek de yakınlaştığı veya kendisine yakınlık gösteren her kadına cinsel istek duyması gerektiğini sanmaktadır.

Tüm fiziksel yakınlaşmalar sevişmeyle sonlanmalıdır:

Bu yanlış inanış erkeği daha çok etkilemekte ve yakınlık gösterilerini, cinsel ilişki istemediği durumlarda sıkıntıyla karşılamasına yol açmaktadır. Öte yandan eşlerin birbirlerine sevgi, sıcaklık ifadesi olarak temaslarını sınırlamaktadır. Eşinin sadece sevgi ifadesi ile sokulduğu durumda erkek bazen ikisi de istemediği halde cinsel ilişkiye geçmek zorunda hissetmektedir.

Cinsel ilişki arzusunu belli eden kadın hafif biridir:

Bu inanış kadınların cinsel yaşamlarını engellediği gibi, erkeğin de eşini yargılayıcı olmasına neden olmaktadır. Erkek kafasındaki doğru-temiz-saf kadın tasarımına uymayan arzulu kadınla karşılaştığında ya yakın olunmayacak sadece sevişilecek kadın kategorisine sokarak rahatlamakta ya da ne yapacağını bilemez duruma düşmektedir. Bu nedenle birçok evli erkek, eşinin cinsel ilgi ve arzusunu açıkça ifade etmesinden rahatsız olmaktadır.

CİNSEL İSTEKLE İLGİLİ YANLIŞ İNANIŞLAR:
Erkekler her zaman cinsel istek duyarlar:

Özellikle başka kadınları da hatta her kadını arzulamanın erkekliğin doğası gereği olduğu inancı erkekleri doğal olarak istek duymadıkları durumlarda ya istek duyuyormuş gibi davranmaya ya da istek duymuyorlarsa kendilerinden kuşkulanmaya sevk etmektedir. Bu inanış kadın-erkek arkadaşlıklarına da yansımakta ve kadın erkek arkadaşlığını olumsuz etkilemektedir.

Yaşlanma cinsel isteği tamamen ortadan kaldırır:

Bu özellikle kendisini yaşlı bulan insanların cinsel yaşamlarını engellemelerine yol açmaktadır. Bu konudaki araştırmalar yaşlanmaya bağlı cinsel yaşamın sınırlanmasının biyolojik etkenler olduğu kadar kültürel faktörlerle de ilgili olduğunu göstermiştir. Yaşlıların cinsel isteğini hoş karşılamayan toplumlarda insanlar yaşlanmayla cinsel yaşamlarını daha sıklıkla noktalamaktadırlar.

Menopoz cinsel isteği ortadan kaldırır:

Üreme ile sevişmeyi birbirine bağlayan kültürel gelenek menopoza giren kadının artık cinsel isteğinin de yersiz olduğunu bundan sonra cinsel isteğin ancak bir sorun olabileceğini telkin eder. Menopozla kadının cinsel hayatının sona erdiğine inanan bir erkek eşiyle sevişme isteğini daha çekinerek dile getirmektedir. Kadınlar açısından ise bu inanış cinsel isteklerini bastırmaya ya da cinsel arzularını ifade etmemeye yol açmaktadır.

Kadınların cinsel isteği azdır:

Cinsellik kadın için zevk verici değildir, görev olarak yapılır. Bizim kültürümüzde kız çocuklarına yerleştirilen en sık yanlış inançlardan biridir. Böyle yetiştirilen bir kadın kendi cinselliğinden utanmakta ve cinsel ilişki sırasında kendisini engellemektedir.

CİNSEL İLİŞKİ SIRASINDAKİ DAVRANIŞLARLA İLGİLİ YANLIŞ İNANIŞLAR:
Sevişmek cinsel birleşme demektir:

Bu hedefe yönelik yetiştirilen erkekleri daha çok etkileyen bir inanıştır. Böyle inanan bir erkek sevişmenin birleşme dışındaki yönlerini ihmal ederek hem cinsel yaşamın zevklerini sınırlamakta, hem de cinsel ilişkide yakınlık, sıcaklık gibi duygusal yönlere daha çok gereksinim duyan kadını hayal kırıklığına uğratarak cinsel ilişkiye katılımını ve zevk almasını engellemektedir.

Sevişmek cinsel organda sertleşmeyi gerektirir:

Sevişmeye başlamak için penisin sertleşmesi beklenir. Oysa penisin sertleşmesi, cinsel istek duyulup bir cinsel etkinliğe girişildiğinde, cinsel uyarılma ile ortaya çıkar.

İyi bir sevişme cinsel heyecanın sürekli tırmanması ve orgazmla sonlanması demektir:

Sevişirken dikkat ve konsantrasyonunu yitiren çift, kısa ve geçici de olsa da bu inanış sayesinde kolaylıkla cinsel ilişkiyi sürdürme isteğini yitirmektedir. Oysa cinsel ilişki sırasında birçok insanda kısa ve geçici konsantrasyon azalmaları olabilmektedir ve sevişmeye devam edince geçer. Keza her sevişmenin mutlaka orgazmla sonlanması gibi bir zorunluluk olmadığı gibi zaten neredeyse olanaksızdır.

Cinsel ilişkiyi erkek başlatmalı ve sürdürmelidir:

Cinsel rollerin kadını pasifize etmesiyle ilgili bir yanlış inanıştır. Arzulu ve aktif kadından korkan ve tehlikeli bulan geleneksel toplum ve erkekler kadınları cinsel arzularını denetlemeye zorlamak için sayılamayacak kadar çok yanlış inanış geliştirmiş ve bunları yerleştirmeyi başarmıştır.

Uyarılmış erkek boşalmazsa zararlı olur:

Bu sevişmeyi cinsel birleşmeye yönelten ve kadını istemediği durumlarda da erkeği orgazma götürmekle görevlendiren yanlış bir inançtır. Birçok kadın orgazm olamadığı halde sevişirken eşi orgazm olmazsa suçluluk ve yetersizlik hissetmektedir. Yine kadınların çoğu orgazm olamadıklarında da gene sadece kendilerini suçlamakta ve yetersizlik hissetmektedirler.  

Dikkat başka yere çekilirse erken boşalma önlenebilir:

Birçok erken boşalma vakası tedavi başvurusundan önce kendi kendine dikkatini sevişme sırasında dağıtmaya çalışarak boşalmayı kontrol etmeyi amaçlar. Oysa böylesi yöntemler boşalmanın kontrolünü tümden yitirmeleri anlamına gelir. Erkek böyle yaparak boşalmanın geldiğini fark edemez ve erteleyemez. Aniden ve beklenmedik boşalmalar yaşarlar. Ayrıca böyle yöntem kullanan erkeklerde cinsel ilişkiden alınan zevk azalır. Cinsel terapide bunun tam aksine erkeğin cinsel heyecana konsantre olması sağlanmaya çalışılır. Ancak böylelikle erkek boşalmanın geldiğini fark edip durdurabilir.

İlk boşalmadan sonraki boşalmalarda erken boşalma sorunu olmaz:

Birçok erken boşalma vakası ikinci cinsel ilişkideki uyarılmanın düşük olacağı inancıyla ilk kez seviştiklerinde çabuk boşalmakta ikinci boşalmayı kontrol etmeye çalışmaktadır. Bu yöntem sevişmenin süresini uzatabilir ancak, ikinci sevişmenin cinsel istek olmaksızın yapılması, cinsel uyarının tamamen mekanik temasa bırakılması gibi sakıncaları yanında boşalma kontrolünü sağlayıcı bir yararı yoktur. Daha uzun sevişme sadece uyarılma döneminin uzaması ile mümkün olmaktadır ve çoğunlukla da bu sevişme sırasında sık sık konsantrasyon ve sertleşme kaybı yaşamaktadırlar.

Sevişme her zaman doğal ve kendiliğinden olmalıdır; sevişmek hakkında konuşmak düşünmek veya hayal kurmak onu bozar:

Sevişme sırasında çiftlerin birbirlerine ne hissettikleri ile ilgili geri bildirimde bulunmaları hem konsantrasyonlarını ve dolayısıyla cinsel hazzı arttırmakta hem de istemedikleri ve konsantrasyonlarını bozan temasları önlemelerini sağlamaktadır. Ayrıca cinsel zevki ve yakınlığı arttırmak çiftlerin birbirlerinin fantezilerini kendi olanakları ölçüsünde yaşamalarını da sağlar. Böylelikle çiftler kendi içlerinde sakladıkları ve cinsel yaşamlarına sokmadıkları arzularının ifade edilmesini ve yaşanmasını sağlayarak bunları cinsel yaşamlarının bir parçası haline getirme olanağına kavuşurlar.

Sevişmeyi başlatan kadın ahlaksızdır:

Bu da yukarıda belirtildiği gibi kadını pasifize eden yanlış inanışlardan biridir ve temelinde kadının cinsel olarak arzulu olmasının yaratacağı korkular yatar. Bu oldukça eski dönemlerden kalma yanlış inanış belki bilinç düzeyinde aşılmış görünse de birçok erkek eşlerinin cinsel ilişki başlatmalarından rahatsız olmaktadırlar. Özellikle kendine güvensiz ve aldatılma korkusu içindeki erkekler eşlerinin cinsel arzularının farkına varmaktan rahatsız olurlar. Bu yanlış inanış sayesinde kadın sadece eşinin istediği zaman onu memnun etmek için ilişkiyi kabul etmeye kendini koşullandırır.

Her erkek her kadına nasıl zevk vereceğini bilmelidir:

Bu erkeklerin lehine gibi görünen bir yanlış inanıştır. Öncelikle erkeğin sevişme biçimini ve tarzını sorgulamasına gerek kalmadığı mesajını veriyor olsa da, sorun olduğunda erkeğin kendi erkekliğini sorgulamasına ve durumun ağırlaşmasına götürür. Eşinin yeterince zevk almadığını veya orgazm olmadığını öğrenen birçok erkek bu durumu çözümlenmesi gereken bir sorun olarak değil de kendi erkekliğinin yetersizliğinin bir kanıtı olarak değerlendirmektedir.

Sevişme ancak her iki tarafın birlikte orgazm olmasıyla güzeldir:

Bu yeni ve modern bir yanlış inanıştır. Cinsel yaşamın daha rahat konuşuluyor olması ve kadınların da cinsel arzularının kabul edilmesinden sonraki dönemde biraz da cinsel araştırmacıların farkına varmadan katkıda bulunmalarıyla gelişmiş bu inanış çiftleri birlikte orgazm olmadıklarında eksiklik duygularına sevk etmektedir.

Eşler birbirlerini sevdikleri takdirde sevişmekten nasıl zevk alabileceklerini de bilirler:

Bu yanlış inanış sayesinde, sevişmekten yeterince zevk alamayan ya da veremeyen birçok kadın veya erkek hem kendilerinin eşlerini yeterince sevmediklerinden hem de eşlerinin kendilerini yeterince sevmediğinden kuşkulanmaktadırlar. Oysa sevgi cinsel ilişki için iyi bir zemin olmakla birlikte yeterli bir şey değildir.

Cinsel ilişki içinde olan eşler içgüdüsel olarak diğer eşin ne düşündüğünü ve ne istediğini bilirler:

Cinsel yaşamın çeşitli aktif çabalarla daha da güzelleşebileceğini ve bu konuda çiftlerin yapabileceği şeyler olduğunu inkar eden bir varsayım üzerine kurulu bu yanlış inanış hem böyle katkılardan çiftlerin kendilerini mahrum bırakmasına hem de bir sorun yaşandığında gene kendilerinde bir eksiklik olduğu duygusuna yol açar.  

Erkek veya kadın sevişmeye hayır diyemez:

Sevişmeyi reddetmek eşi reddetmek anlamına gelir ile cinsel sorunu olmayan bir kişi cinsel talebe hayır diyemez varsayımlarının bir bileşeni olan bu yanlış inanış birçok erkeğin ve kadının cinsel kimliklerine ve cinsel güçlerine halel gelmesin diye istemedikleri halde cinsel ilişkiye girmelerine neden olmaktadır. İsteksizce veya çatışmalı olarak başlanan bir cinsel ilişki de doğal olarak haz verici olmamakta ya da hazzın kalitesinin düşmesine yol açmaktadır. Bazen bu şekilde eşlerinin cinsel ilişki taleplerini istemedikleri halde sürekli kabul etmek durumunda hisseden kimseler, sırf bu yüzden cinsel arzularını ve hazlarını kaybederler.

Sevişmede neyin normal olduğuna ilişkin belirli ve kesin kurallar vardır:

Cinsel yaşamın olağanüstü renkliliği ve farklılığını sınırlayan bu yanlış inanış, birçok kişinin cinsel arzularını ve fantezilerini bastırmalarına ve ifade edememelerine yol açmaktadır. Engellenmiş cinsel arzular yaşanan cinselliği engellemektei ya da alınan hazzın kalitesini düşürmektedir. Oysa cinsel yaşamın özgürlüğü hem kişisel olgunlaşmanın, hem de cinsel hazzın önemli bir etmenidir. Sevişmede tek kural iki tarafında onayının olması gereğidir.

Olgun kadın birleşmeyle orgazm olmalıdır:

Birçok kadın sadece cinsel birleşmeyle orgazm olamamaktadır. Kadınlarda orgazm çoğunlukla klitorisin uyarılmasıyla mümkün olabilmektedir. Klitorisi bir şekilde uyarmayan cinsel birleşme bir kadının orgazm olmasını sağlayamayabilir. Ancak bu yanlış inanış cinsel birleşmeyle orgazm olmayan kadının kendisini eksik hissetmesine ve arayışa girmemesine yol açmaktadır. 

CİNSEL İŞLEVLERLE İLGİLİ YANLIŞ İNANIŞLAR:
Güçlü erkekler üst üste birkaç kez sevişebilirler:

Bazen bir erkek yeni evlenmiş ve cinsel sorunu var mı diye başvurduğunda yakınma olarak üç veya dört kez üst üste sevişemediğinden bahsedebilmektedir. Pornografinin ve erkekler arasında böbürlenmelerin yarattığı bu yanlış inanış sonunda erkeklere dönmekte ve kendilerini yetersiz hissetmelerine yol açmaktadır.

Bir erkek ne kadar sık ve üst üste sevişebiliyorsa o kadar güçlüdür:

Cinsel yaşamı ve ilişkiyi sevişme sayısına indiren bu yanlış inanışın ardında kadınları sadece cinsel bir meta olarak algılayan ayırımcı anlayış yatmaktadır.

Bir kez cinsel sorun yaşanırsa bu tekrarlayacak demektir:

Özellikle hastalarımızın sahip olduğunu gördüğümüz bu yanlış inanış, cinsel sorunların uzamasına yol açmaktadır.

CİNSEL ANATOMİYLE İLGİLİ YANLIŞ İNANIŞLAR:
Erkek cinsel organının büyüklüğü oranında zevk verir:

Erkeklerin cinsel kimlikleriyle ilgili kuşkuları en çok penis boylarının yeterli olup olmaması ile ilgili kaygılarla kendini göstermektedir. Danışma amacıyla başvuran genç erkeklerin en çok sordukları soru penisin normal olup olmadığıdır.

Penisin vajinaya girişi zordur:

Bu yanlış inanış en çok vajinismusu olan kadınlarda görülmektedir. Kadın penisin vajinaya giremeyeceğine ilişkin bir inanca sahiptir. Gösterilen her türlü kanıt ve yapılan açıklamalar işe yaramaz ancak verilen ödevlerle aşama aşama parmağını vajinaya sokmayı başaran kadın bundan sonra penisin de girebileceğine inanmaya başlar.

İlk cinsel ilişki kadın için çok ızdırap vericidir. Kadın için tehlikeli olabilir:

Cinsel ilişkinin kadınlar için katlanılması gereken bir görev olduğu inancının yerleştirilmesinin basamaklarından biri cinsel ilişkiyi zevk alınmayacak bir şey olarak sunmakla kalmayıp onu ızdırap verici olarak tanımlamayı gerektirir. Özellikle somut ve gerçek bir acının yaşanacağı ilk cinsel ilişkideki ağrının abartılması bu inancın yerleştirilmesi için gereklidir.

İlk cinsel ilişkide kan gelmezse kadın bakire değildir:

İlk gece cinsel ilişkide kan gelmemesinin kadının bakire olmadığını gösterdiği inancı zaman zaman trajik olaylara neden olabilmektedir.  Kızlık zarı ince bir zardır ve ortası deliktir. Üzerinde ince kılcal damarlar bulunur. İlk cinsel birleşmede anatomik yapıya göre esneyip genişler ya da ince kılcal damarların çatlaması sonucu kanar. Yapılan araştırmalara göre kadınların yarıya yakın bir kısmında ilk cinsel birleşme sırasında kanama olmamaktadır. Ayrıca, her bin kadından biri kızlık zarı olmadan doğmaktadır.

Sürtünme ile kızlık zarı bozulabilir:

Kızlık zarının hemen bozulabilen bir şey olarak yerleştirilmesi tedbirli olmayı arttıran ve cinsel yakınlık şöyle dursun onu çağrıştıracak olaylardan bile uzak durulması gerektiğini öğreten bir yanlış inanıştır.

Evlenmeden önce kızlık zarının bozulmaması için çok tedbirli olunmalıdır:

Kızlık zarının kutsallığını ve her an onu korumak gerektiğini yerleştirebilmek amacıyla geliştirilmiş izlenimi veren çok sayıda yanlış inanışlar bulunmaktadır. Bunlar bisiklete binmek, ağaca çıkmak gibi kısmen ilgili şeyler olabileceği gibi bacaklarını açıp oturmak, elele tutuşmak gibi ilgisiz şeyler de olabilmektedir.

Mastürbasyon ile kızlık zarı bozulur:

Gençlerin sadece başkalarıyla cinsel yakınlık kurmalarını engellemek yeterli olmayabileceğinden cinsel arzularının farkına varmalarını engellemek ve özellikle orgazmın hazzını öğrenmeleri tehlikesini ortadan kaldırmak için geliştirilmiş bir grup inanışta mastürbasyonun tehlikeli ve zararlı olabileceğine aittir. Kadın orgazmı daima klitoristen kaynaklanır. Her kadın klitorisi doğrudan uygun şekilde ve yeterli süre uyardığında orgazm olur. Bu uyarı kadının eliyle, çarşaf, yastık vs bir cisimle yapılabilir. Sonuç olarak, dıştan sürtünme ile yapılan masturbasyonlarda kızlık zarı etkilenmez. Ancak vajinaya cisim sokularak yapılan masturbasyon kızlık zarını yok edebilir

HAMİLE KALMA İLE İLGİLİ YANLIŞ İNANIŞLAR:
Öpüşme, dokunma gibi yakınlaşmalarla hamile kalınabilir:

Cinsel tedaviler için başvuran birçok hastalarda hamile kalmakla ilgili birçok yanlış inanışlara sahip oldukları gözlenmiştir. Bunlar cinsel birleşme olmaksızın çeşitli cinsel yakınlıkların hamileliğe yol açabileceğine dair inanışlardır. Bu gibi inanışların işlevleri gençleri evlenmeden önce cinsel yakınlıklara karşı “korumak” ve her türden cinsel yakınlığın tehlikeli olduğu inancını yerleştirmektir. Ama insanlar cinsel yakınlığın her biçiminin tehlikeli olabileceğine inandıklarında cinsel yaşamlarında da rahat olamazlar. 

EŞCİNSELLİKLE İLGİLİ YANLIŞ İNANIŞLAR:
Gey erkekler kadın olmak, lezbiyenler erkek olmak isterler:

Yanlış.Eşcinsel yönelim bireyin cinsel duygu, istek ve davranışlarının kendi cinsine dönük olmasıdır, erkek eşcinsel için gey, kadın eşcinsel için lezbiyen ifadeleri kullanılmaktadır. Cinsel yönelim karşı cinse dönük olduğunda heteroseksüellik, her iki cinse dönük olduğunda ise biseksüellik söz konusudur.  Bireyin eşcinsel olması biyolojik cinsiyetinden farklı bir cinsel kimliği (örneğin erkek eşcinselse kendini kadın gibi hissetmesine ve erkek olmaktan rahatsızlık duymasına) olmasına sebep olmaz.

Davranışlarına bakarak bir insanın gey, lezbiyen, biseksüel ya da  trans olduğunu anlayabilirsiniz:

Bazen anlayabilirsiniz, bazen ise anlayamazsınız. Genellikle sadece onları fark edebilirsiniz, o da eğer tanınmak isterlerse. Gey, lezbiyen, biseksüel ve trans insanlar erkeksi (maskülen), kadınsı (feminen) ve androjenik davranışların herhangi birini ya da bunların karışımını gösteriyor olabilirler. Cinsel rol ve davranışlar cinsel kimliğin bağımsız bir parçasıdır. Bir insanın cinsel yönelimini etkilemez.

Ben hiç kendisini gey, lezbiyen, biseksüel, ya da transseksüel olarak tanımlayan birisini tanımıyorum:

Yanlış.Cinsel yönelimini diğerlerinden gizlemeyen kimseyi tanımıyor olabilirsiniz, ama kesinlikle cinsel yönelimini diğerlerinden gizleyen birini tanıyorsunuzdur.

Gey  ve biseksüel erkekler çocukları cinsel yönden istismar etmeye daha meyillidirler:

Yanlış.Çocuk istismarcılarının %90’ı heteroseksüel erkeklerdir. Çoğu kendi aile üyelerinden başlayarak hem kız hem erkek çocuklarını istismar eder.  Erkek çocuklarını hedef alan erkek pedofiller  erişkin erkelerle romantik, sevgiye dayalı, duygusal ve cinsel ilişkilerle ilgilenmezler. Çünkü onların arzu duydukları bir çeşit sapkınlıktır, eşcinsel yönelim değildir.

Eşcinsellerin çok fazla psikiyatrik sorunları vardır:

Yanlış. Eşcinsel bireylerin heteroseksüellerle karşılaştırıldığında, birinci basamak sağlık hizmetlerine ruhsal sorunlarla daha sık başvurduğu, ruhsal bozukluklar, intihar ve madde kötüye kullanımı riskinin heteroseksüellerden yüksek olduğu çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Fakat bu çalışmalar bu yüksek oranın nedenini eşcinsel olmakla değil kişilerin maruz kaldığı ayrımcılık ve baskı, sözel ve fiziksel şiddet, bulundukları bölgede hakim olan homofobik politika ve uygulamalar olduğunu göstermektedir. Bu türden ayrımcı uygulamalara maruz kalmamış bireyler ve heteroseksüellerin karşılaştırıldığı çalışmada ruhsal hastalık ya da kişilik bozukluğu açısından iki grup arasında bir fark bulunmamıştır.

Eşcinsel bir ilişkide bir kişi erkek diğeri dişi rolündedir:

Yanlış. Cinsel yönelimin kişinin cinsel rolüyle ilişkisi yoktur. Gey, lezbiyen ve biseksüel insanlar heteroseksüel çiftlerle aynı sebeplerden ilişki yaşarlar: Sevgi, cinsel çekim, arkadaşlık, ortak amaçlar veya idealler. Heteroseksüel ilişkilerde de çiftler farklı cinsel rollere sahip olabilirler.

AIDS bir gey hastalığıdır:

Yanlış.Aslında en hızlı büyüyen HIV pozitif toplumunu heteroseksüel kadınlar oluşturmaktadır.

Gey ve lezbiyenler zayıf sosyal ilişkilere sahiptirler:

Yanlış. Çalışmalar gösteriyor ki, cinsel yönelimin bir insanın sosyal ilişkilerinin niteliğiyle hiçbir alakası yoktur. Tek fark gey ve lezbiyen bireylerin aile üyelerinden çok, kendilerini daha rahat hissettikleri ve kabullenildikleri arkadaşlarına ve yapılandırılmış destek birimlerine güvenirler.

Gey, lezbiyen, biseksüeller cinsel yönelimleriyle ilgili şakaları kaldıramazlar:

Kim  cinsel yönelimi hakkında şaka kaldırabilir?  Şakalara  ve duyarsız sözlere maruz kalmamış bir kişi ,bunun cinsel yönelimini sorgulayan kişi üzerinde yaratacağı güçlü etkiyi fark edemeyebilir. Bunun dışında tekrarlayan ayrımcı tutumlar ya da yaftalamalar o kişinin öz saygısını yıpratabilir.

Biseksüel bireyler ne istediklerini bilmiyorlar, onlarla seks yapmaya gönüllü olan herkesle ilişkiye girebilirler:

Bir insanın cinsel yöneliminin tek eşli olmasıyla ya da ne sıklıkla cinsel ilişki istemesiyle bir alakası yoktur. Biseksüel insanların kafası karışık değildir ve cinsel yönelimleri onları bir seferde her iki cinsle de partner olmaya zorlamaz. Onlar gerçekten hem erkeklere hem de kadınlara aşık olabilirler, partnerlerinin cinsiyeti onlar için bir sorun değildir. Çoğu zaman biseksüelliği anlamayan gey, lezbiyen ve heteroseksuel bireylerden ayrımcılığa uğrarlar. Pek çok insan cinsel yönelimi ve cinsel kimliğin karşıtlar (gey/heteroseksüel, maskülen/feminen, erkek/ kadın) üzerinden ortaya çıktığına inanır, ama bu doğru değildir. Cinsel yönelim, bütün insan özellikleri gibi, değişmez bir bütün içinde ortaya çıkar, aynı saç renklerinin, zekanın, boyun, kilonun, yaratıcılığın farklı derecelerde olabileceği gibi…

 

Kaynak:Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği

http://www.cetad.org.tr/