Ülkemizde Besin Öğesi Yetersizlikleri

Ülkemiz beslenme durumu yönünden hem gelişmekte olan, hem de gelişmiş ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahiptir. Yapılan çeşitli araştırma sonuçlarına göre ülkemizde 0-5 yaş grubu çocuklarda; büyüme ve gelişme geriliği, demir yetersizliği anemisi, raşitizm, okul çağı çocuk ve gençlerde; zayıflık ve şişmanlık, demir yetersizliği anemisi, vitamin yetersizlikleri, iyot yetersizliği hastalıkları, diş çürükleri, yetişkin kadınlarda; zayıflık ve şişmanlık, demir yetersizliği anemisi, iyot yetersizliği hastalıkları, vitamin yetersizlikleri ve yaşlılarda beslenmeye bağlı kronik hastalıklar sık görülmektedir Ülkemizde, 2003 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) verilerine göre bebek ölüm hızı binde 29’dur.

Bebek ve çocuk ölümlerinin çoğu yetersiz beslenmeye bağlı büyüme ve gelişme bozuklukları ile önlenebilir hastalıklar olup, protein, enerji, vitamin ve mineral eksikliğinin neden olduğu beslenme yetersizliklerinden kaynaklanmaktadır. Kronik beslenme yetersizliğinin bir göstergesi olan yaşlarına göre kısa boylu (bodur) kabul edilen 5 yaş altı çocukların oranı 1998-TNSA’nda .0 olup, bu değer 1993 TNSA’da %20.5’dir (TNSA,1998; 1993). Araştırmaya göre 5 yaşındaki çocukların yaklaşık altıda biri kronik olarak yetersiz beslenmektedir ve yine yaklaşık %8.0’i ciddi şekilde düşük kiloludur. Çocuklarda büyüme ve gelişme bozukluğunun , kırsal alanlardan kente, doğudan batıya doğru , eğitimsiz veya az eğitimli ailelerde ise eğitimli ailelere kıyasla yüksek olduğu görülmektedir.

Ülkemizde demir yetersizliği anemisi (kansızlık) önemli bir halk sağlığı sorunudur. 0- 5 yaş grubu çocukların ortalama %50.0’si, okul çağı çocuklarının % 30.0’u, gebe ve emzikli kadınların % 50’si anemiktir Anemi bebek ve çocuklarda büyümeyi, entellektüel ve psikomotor gelişmeyi etkiler, enfeksiyonlara direnci azaltır. Yetişkinlerde ise yorgunluk ve isteksizliğe neden olur, çalışma yeteneğini etkiler ve toplumda ekonomik kayıplara neden olur. Annede anemi ise bebekte büyüme geriliğine, düşük doğum ağırlığına, anne ve bebek ölümlerine yol açar. Guatr, iyot yetersizliği hastalıklarının buzdağının üzerinde görülen bölümüdür. Sorunun önemi iyot yetersizliğinin guatrın yanısıra, fiziksel ve mental gelişme geriliğine neden olması, ağır olgularda sağırlık ve dilsizlik, cücelik, düşük, erken doğum ve doğuştan bozuklukların görülme oranının artmasıdır.

Ülkemizde yasal düzenlemeler ve bu kapsamda yoğun şekilde sürdürülen halk eğitim çalışmaları sonucu iyotlu tuz kullanım oranı gittikçe artmaktadır. İyotlu tuzu üretimden tüketime kadar izlenmesi çalışmaları da yürütülmektedir. Çocuklarda protein-enerji malnütrisyonundan sonra görülen önemli beslenme sorunlarından birisi de raşitizmdir. D vitamini yetersizliği sonucu gelişen raşitizm gelişmiş ülkelerde alınan önlemlerle hemen hemen görülmez olmuştur. Ulusal ve bölgesel çalışmalar ülkemizde raşitizm görülme sıklığının % 7.9-20.0 arasında olduğunu göstermektedir. Diğer vitamin ve minerallerin yetersizlik düzeyini yansıtan veriler oldukça azdır. Okul çağı çocuklarda yapılan bir çalışmada tiamin (%20.1), riboflavin (%89.9), vitamin B6 (%83.3), folik asit (%23.3), vitamin B12 (%5.9), vitamin C (%43.0), vitamin A (.6), ß-karoten (%3.5), vitamin E (%21.8), demir (%6.1) ve çinko (.7) yetersizlikleri saptanmıştır.

Çocukların %54.3’ünde hematokrit düşük, alkalen fosfataz düzeyi ise %54.6 oranında normal değerin üzerinde bulunmuştur. Yapılan bir çalışmada folat yetersizliğine bağlı nöral tüp defekti prevalansı 10 bin doğumda 30.1 (Erkek:%43.9, Kız: %56.1, Kız/Erkek: 1.27) olarak bulunmuştur. Bu sorun da 15-49 yaş grubu kadınlar için önemli bir halk sağlığı sorunu olarak görülmektedir. Diş çürükleri üzerinde yapılan bir çalışmada süt dişlerinde ki çürük prevalansı 6 yaşta %83.0, 8 yaşında %92.0, çocuk başına düşen çürük (d), süt dişi (t) sayısını gösteren dt indeksinin yaşla birlikte 4.4’ten 5.2’ye çıktığı bulunmuştur. Bölgesel çalışmalarda prevalans 6-12 yaş grubunda %64.0-100.0’dür.

İçme sularında fluorür düzeyi düşük bulunmuştur. Halkımızın beslenme durumu bölgelere, mevsimlere, sosyo-ekonomik düzeye ve kentsel-kırsal yerleşim yerlerine göre önemli farklılıklar göstermektedir. Bu durum beslenme sorunlarının niteliği ve görülme sıklığı üzerinde etkili olmaktadır. Ayrıca beslenme konusundaki bilgisizlik, hatalı gıda seçimi ile yanlış hazırlama, pişirme ve saklama yöntemlerinin uygulanmasına neden olmakta ve beslenme sorunlarının boyutlarının büyümesine yol açmaktadır. 

Kaynak: http://thsk.saglik.gov.tr 29.08.2014